Birkaç temel tespitten sonra internet üzerine yapılan birkaç eleştiriden bahsedelim. İnternet sayesinde özel hayatın zarar gördüğü, birçok kanunsuzluğun kolayca internet ortamında yapılabildiği, emek hırsızlığı gibi… Bunlara katılmamamız mümkün değil, çünkü hepsi bilimsel araştırmalarla sabit. Ancak bir şeyi unutmamalıyız, “bir şey ne tamamen kötü ne de tamamen iyidir” . Bunu böyle görmeli ve her şeyin doğru kullanımla zarar vermeyeceğini bilmeliyiz. Belki de bu noktada yeni tanımlar yapmalıyız hayat üzerine… Çünkü teknoloji muhalif olabileceğimiz bir şey değil. Başta da belirttiğimiz gibi internetin gelişimi hızla sürecek hatta tahmin edemeyeceğimiz noktalara geleceğini öngörürsek abartmış olmayız. İnterneti eleştirmek yerine ondan maksimum derecede nasıl faydalanabiliriz? Bence bunu tartışmalıyız…
Tartışmalar bir yana internetin tartışma götürmez en olumlu yanı ise tanıdığı sınırsız “özgürlük” diyebilirim. Şimdi “bunu da yanlış kullananlar var” diyenleriniz olacaktır. Elbette var, buna en güzel örnek youtube’daki bazı kendini bilmezlerin koyduğu videolar. Ancak ne olursa olsun teraziye koyduğumuzda bu paha biçilmez bir özgürlük, hele biz gazeteciler için.
Gazeteciler demişken internet medyasını ele alalım. Sanal alemde çok daha özgür bir yayıncılık yapıldığından söz edebiliriz. Ancak bu yayıncılığın maliyeti sadece reklamlardan karşılanmakta… Bu bir süre sonra özgürlüğü kısıtlayıcı bir handikap olarak karşımıza çıkabilir. Bunun için internet medyası belli bir zaman sonra ücretli hale gelmelidir ki verilen hizmetin karşılığını hizmeti alanlar versin. Bu sayede bu özgür ortam korunmuş olur.
GELELİM SOSYALLEŞMEYE
“Facebook” hesabı olmayana adam denmediği şu günlerde artık kendinize bir eş ya da sevgili arıyorsanız bunun yegane adresi “facebook” tarzı sosyalleşme siteleri. Ülkemiz açısından olayın tarihsel sürecini incelediğinizde yere mendil atmalardan facebook’taki “poke” (İngilizce dürtmek demek) lamalara gelişi epey ilginç bir konu. Hatta üzerine kitap bile yazılabilir. Tabi konumuzun bu boyutu da hayli eleştiriye maruz kalıyor. Aslında bunun sosyallik değil asosyallik olduğunu söyleyenler hiçte az değil. Biz işin psiko-sosyal analizini uzmanlara bırakalım. Ama facebook’ta ilkokul arkadaşlarıma hatta hiç tanımadığım akrabalarıma bile ulaşmam gayet hoş bir durum. Sizce de öyle değil mi? …Belki de siz Güney Amerika’dan bir sevgili bulmuşsunuzdur, kim bilir…
