13 Aralık 2010 Pazartesi

Devrim


Her devrim sancılı olur. Hatta her devrim kanlı olur. Beşiktaş’ta yaşanan da bir devrimdir, devrimin önderi de Bernd Schuster.

Devrimci kararlılığı her şeyi göze almayı gerektirir. Bu uğurda en iyi savaşçılarınızı yitirebilirsiniz (Quaresma) ya da iyi fakat devrime karşı çıkan bazı savaşçılarınızı da oyun dışında bırakabilirsiniz (Fatih Tekke).

Adı üzerinde “devrim” birçok şeyi baştan yapmanız, felsefenizi oturtmanız için daha fazla çalışmanız gerekir. İşte Schuster’in de yaptığı budur. Eğer hoca mevcut anlayış üzerinden gitmek isteseydi emin olun Beşiktaş bugün ilk yarıyı daha iyi bir yerde bitirebilirdi. Ama hayır, o burada uzun yıllar sürecek, kalıcı bir başarı hedefliyor. Bunun için çabalıyor. Günü kurtarma derdinde değil.

Bu noktada Alman hocaya bu imkanı sağladıkları ve bu sabrı gösterdikleri için yönetimi de tebrik etmek gerekir (umarım böyle devam ederler). Çünkü bu sabır daha önce özellikle Del Bosque’ye gösterilmedi.

Sakatlıkların teknik nedenini spor sağlığı uzmanları daha iyi belirleyebilir. Ancak bana göre bu neden: alışkanlıkların değişmesidir. Üç kulvarda birden verilen mücadele, bazı futbolcuların belli bir yaşın üzerinde oluşu ve en önemlisi yazının başından beri söylediğimiz şey anlayışın değişmesi yani “devrim”.

Bu değişime ayak uyduramayanlar zamanla ayıklanacaktır. Zaten yeni flaş transferler de kapıda.

Bu kadar sakatlık olmasaydı Beşiktaş sıralamada daha iyi bir yerde olur muydu? Diye sorarsak, büyük bir ihtimalle olurdu diyebiliriz. Benim için önemli olan ise bu inatçı, saldırgan ve sürekli kazanmayı arzulayan anlayışın tam anlamıyla takıma yerleşmesi. Bu noktada herkesin Bernd Schuster’e destek olmasını ya da en azından köstek olmamasını başta Beşiktaş yönetiminden naçizane istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder