7 Ocak 2010 Perşembe

Yahşi Batı ve Vassel



Filme gitmeden önce kendi içimde ikiye bölünmüştüm. Yüzde elli filmin kötü olduğuna dair bir önyargı, yüzde elli de Cem Yılmaz’a olan güven duygusu vardı içimde.

Bu önyargının ise iki sebebi vardı. Biri A.R.O.G.’u pek beğenmemiş olmam diğeri ve en güçlüsü ise pek değerli köşe yazarlarımızın (başta Ahmet Hakan) filmle ilgili olumsuz değerlendirmeleri idi. Bu arada film eleştirmenleri de filmin uzun olduğunu belirtmişlerdi.

Bütün bu okuduklarımın bende yarattığı duygularla filmi izledim.

Ve sonuç:

- G.O.R.A. kadar komik olmasa da komik;
Her zaman işin içinde Cem Yılmaz olunca “gülme” noktasında fazlaca bir beklenti oluyor, ister istemez. Buna engel olunamaz. Çünkü gülmek denince akla o geliyor (özellikle bizim kuşağın).

- Kesinlikle iyi bir gözlem ve araştırma ürünü;
Western filmlerini ve klişelerini adeta içmiş Cem Yılmaz ve bunlarla benzerlik kurabileceği, harmanlayabileceği alaturkalıkları da çok iyi tespit etmiş.

- Asla uzun ve sıkıcı değil;
Filmi izlerken kesinlikle sıkılmıyorsunuz. Her dakika bomba şeyler olmuyor ama film kendini izletiyor. Ayrıca uzun ve sıkıcı film izlemek isteyen varsa “Kanalizasyon”u tavsiye ederim.

- Görüntü kalitesi, çekimler vs. gayet başarılı;
Ömer Faruk Sorak zaten başarılı bir yönetmen ve bütün becerisini bu filme aktarmış. Harcanan paraya da değmiş.


Ha bir de değerli büyüklerimizin filmdeki küfürlerle ve bu küfürler sarf edildiğinde sinema salonlarındaki insanların gülmesi ile ilgili eleştirileri vardı. Onlara şunları söylemek isterim;

Türkçe dünyanın en zengin ve köklü dillerinden birisidir. Ancak kesinlikle dünyanın küfür bakımından en zengin dilidir diyebiliriz. Film için konuşursak, posta arabası soyguncularının “lütfen değerli eşyalarınızı çıkarınız “ demesi pek mantıklı bir replik olmaz sanırım.

Bizlerin bu küfürlere gülmesine gelirsek, evet gülüyoruz ve gülmeye de devam edeceğiz. Çünkü komik…

Film bitti ve bende bıraktığı güzel etkiyle eve geldim. Bilgisayarımı açtım. NTV Spor’un internet sitesine girdim (ki sık sık yaparım) şöyle bir haber gözüme çarptı “Vassel: Bier cay Lutfen”. İlgimi çekti tıkladım. Keşke yapmaz olaydım filmin sağladığı bütün pozitif hal bir anda gidiverdi, resmen üzüldüm adama. Meğer Ankara’nın soğuğu çarpmış Vassel’i, bunalımdaymış, uyum sorununun dibine vurmuş, keşke gelmez olaydım diyormuş.

Bunun üzerine bir süreliğine Ankara’ya ailemin yanına gitmeye karar verdim. Orada geçireceğim bütün zamanımı Vassel’e biraz olsun iyi vakit geçirtmeye adayacağım. Tabi bunu yaparken İstanbul’dan götüreceğim bazı materyalleri de kullanacağım :)..


Not: Vassel’in neler yaşadığını kendi kaleminden merak edenler var ise: http://www.vassell.net/Darius/Blog/Blog.html