26 Haziran 2012 Salı

Bu oyunu Almanya bozar


“Futbol, 22 kişinin 90 dakika boyunca mücadele ettiği ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundur.”


Bu söz hepimizin bildiği gibi futbolun mucidi olan İngilizlerin efsane milli futbolcularından Gary Lineker tarafından söylenmiştir. Ama ben bu tür sözlerde söyleyenden çok söyletene bakarım.

                                         ***


Ülkemizin  katılamadığı uluslar arası turnuvalarda, genelde yakınlık kurabildiğimiz birilerini tutarız. Futbolumuzda ne yazık ki, henüz bir standart oturtamadığımız için daha çok birileriyle yakınlık kurup onları desteklemeye devam edeceğiz gibi görünüyor.  Bir önceki şampiyonada yarı final oynayıp Euro 2012’ye katılamamak; kazandığımız ilk 4 statüsünü de tesadüfi bir konuma getiriyor.

Hiçbirimizin beğenmediği Yunanistan’ın bile bir ekolü olduğundan söz edebiliriz. Futbolu katleden bir ekol de olsa, mantığı oynamak değil oyun bozmak da olsa var. Alman panzeri Otto Rehagel gidip bir Portekizli olan Fernando Santos bile gelse sistemde sadece ufak değişiklikler oluyor. Sonuçta Yunanistan çeyrek final oynama başarısını gösteriyor.

Ancak “ekol” dendi mi benim aklıma ilk önce “Almanya” gelir. Kuşaklar geçer, futbolcular/hocalar değişir ama sonuç değişmez. Almanya hep vardır, Almanya hep tehlikelidir, Almanya hep favoridir; hem de İspanya’nın son yıllardaki hegemonyasına son verebilecek yegane favori.

İspanya kaybetmelidir, çünkü “hegemonya” sevmediğimiz bir kelimedir!

Bizdeki Almanya sempatisini uyandıran en temel unsur ise, bu kusursuz düzendeki en güzel parçanın bizden biri olmasıdır (Mesut Özil).

Birilieri çıkıp Almanya’ya “ama estetikten uzak” eleştirisi getirebilir. Buna da katılamıyorum. Çünkü muhtemelen o kişiler, estetiği, Messi ya da Ronaldo ile bilemedin biraz geriye gidip Zidane’la filan açıklamaya çalışacaklardır. Hayır, estetik, sadece bazı oyuncuların öne çıkması değil, yerden biraz yükselir oradan manzaraya bakarsanız, kusursuz işleyen bir takım da pekala estetik görünebilir.

                                                                     ***

Her ne kadar ispanya’nın başında Real Madrid’in eski hocası da olsa, oynanan oyun Barcelona’nınkidir.  Kafa karıştıran, göz kamaştıran pas trafiği sizi sarhoş edebilir. Ancak burada bir sorun vardır; o da Barcelona puzzle’ının en güzide parçasının İspanya’nın değil Arjantin’in malı olmasıdır. Oradan oraya dönen topa son hamleyi yapma meziyeti Messi hizmetine mahsustur.

Bu bahsettiğim hayati bir eksik olmasa da Almanya karşısında sırıtacak bir eksikliktir, hele hele David Villa yokluğunda.

O yüzden diyorum ki, İspanya Portekiz’i de geçer ama finalde yine Gary Lineker haklı çıkar, tabi ben de…