14 Şubat 2011 Pazartesi

Boş Bir Yazı

Bu sabah uyandım. Aslında sabah sayılmazdı birçoklarına göre ama benim sabahımdı işte.

Her zamanki gibi önce çiş yapıldı sonra yüzümü yıkadım. Aynanın karşısında yine her zamanki gibi “gücüne güç katmaya geldik” isimli Beşiktaş marşını söyledim. Bu sayede kendime geldim. Beni bir kahve bir de bu marş kendime getirir.

Sonra ikinci aşama, kahve sırası geldi. Kahve bir dilim ev yapımı kekle tüketildi. Yavaş yavaş güne hazır hale geliyordum. Ama çok önemli bir aşama daha vardı, geçilmesi gereken. Evet işte o an, o büyük an, günün en güzel anı yani ilk sigarası.

Sigara keyifle tüttürülürken, hoparlörlerden Neil Young’ın sesi yükseliyordu, “my my hey hey” diyordu. Sonunda günün geri kalanında aranacak dakikalar sona eriyor ve sigaranın yanan kafasını küllüğe sertçe bastırıyordum, kendi kafammış gibi.

Hüzünlendim bir an, çünkü aslında giden kendi kafamdı.

Kafam kül tabağına gömülürken yine eskilere daldım. Yaşadığım çatışmaları, ayrılıkları düşündüm, hepsinde kendimi haskız çıkardım. Şirketine ihanet eden bir muhasebeci gibiydim hep ben borçluydum, hep ben almıştım, hiç geri vermemiştim.

Sonra tuvalete gittim, düşüncelerimin içine sıçtım.

Oh! çok rahatladım.

Sıçarken çamaşırlığın üstünde duran Leman’ın bininci sayısını fark ettim. Çok keyiflendim. Okudum okudum! Aslında işim bitmişti, ama kalkamadım klozetin üstünden Leman bitmeden.

Ve işte itiraf: o bininci sayıydı bana bu boş günün boş yazısını yazdıran. Nice bin sayılara leman.



Ertuğrul Akgündüz