26 Mart 2012 Pazartesi

Futbol aslında matematiktir



İyi bir stratejistin en çok ihtiyaç duyduğu şey matematiktir. Günlerce yaptığınız çalışmaların, antrenmanların ardından oyun planınızı, matematiksel doğruluğu olan bir stratejiye oturtamıyorsanız vay halinize, kazanmanız güçtür.



Neyse ki, dün akşam kulübelerde Türk futbolunun yetiştirdiği en iyi “stratejistlerden” ikisi oturuyordu.




Bir taraf sahaya çıkış planıyla diğer taraf ise maç içindeki değişkenleri doğru yönetmesiyle kazandı.

Yani iki kazananlı bir maçtı.

Şenol Güneş

Şenol hoca, gerçekten iyi bir analist olduğunu bir kere daha hepimize ispatladı. Rakibin zaaflarını bilerek kurduğu plan, özellikle ilk yarıda iyi işledi. Trabzonsporlu futbolcular biraz daha becerikli olabilse maç kopabilirdi.

Ancak planın tek handikapı; çok koşmaya ve mücadeleye dayandığı için 90 dakikaya yansıtılmasının neredeyse imkansız olmasıydı. Bu handikapı tolere etmek de mümkündü. Fakat Şenol Güneş, müdahalede gecikti ve uzun süre fiziken yerlerde sürünen takımını sadece seyretti.

Hal böyle olunca da Galatasaray’ın kaçınılmaz golü geldi.

Fatih Terim

Baştan bir şeyin altını çizmek lazım; bugünkü Galatasaray kadro yapısının en değerli iki ismi: “Melo ve Elmander.” Melo takımın genel koordinatörü gibi, Elmander bir numaralı iş bitiricisi.

Fatih hocanın sisteminin olmazsa olmazı ise, kadronun, onun istediklerini tam manasıyla sahaya yansıtabilecek iyi futbolculardan oluşması.

Sivas maçında Melo’nun yokluğu, dün akşamki maçta ise Elmander’in olmayışı Galatasaray’ı çok kötü etkiledi. O sebeple Fatih Terim’in planı işlemedi, hücumda istenen verim sağlanamadı. Hatta oyunu Trabzonspor yönetti.

Ama 60’tan sonra Trabzon’un temposu düşmeye başladığında işler değişti. Fatih hoca aksayan dişlileri söküp yerine yenilerini monte etti. Bu sayede kendi evinde mağlubiyet önlenmiş ve bir puan kurtarılmış oldu.

                                                                          ***

Bütün bunların yanında “futbol içi futbol” başka bir konuya da kısaca dikkat çekmek lazım;

Türk futbol hakemliği gerçekten yerlerde sürünüyor. Kafasını kaşımak için elini yukarıya doğru kaldıran futbolculara bile sarı kart gösteriliyor. Ve bunu en güvendiğimiz hakemlerden biri yapıyor!



15 Mart 2012 Perşembe

Putin vs. Demirören


Elbette başlıkta yazan iki ismin boks maçı yapmalarından bahsetmiyorum. Gerçi yapsalar KGB geçmişi ve bilumum spor bilgisiyle Putin’in kazanacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Ama neyse ki konumuz bu değil.

Bilindiği üzere Vladimir Putin, Rusya’nın Başbakanı, daha önce ise Devlet Başkanıydı. Yerine Dimitiri Medvedev’i işaret etti ve Medvedev seçildi.  Kendisi ise Başbakanlık koltuğuna geçiş yaptı. Şimdi ise tekrar Devlet Başkanlığı seçimlerini kazandı. Kafanız karıştı değil mi? Haklısınız benim de karışık.

Ancak bu karışıklık, Beşiktaş’ta yaşananları anlamamda oldukça yardımcı oldu.

Nasıl mı?
“karbon kağıdıyla”

Yukarıda yazdıklarımı önce elde yazdım, bir karbon kağıdını da altına koydum. Sonrasına ise tek yapmam gereken Vladimir Putin yerine Yıldırım Demirören, Dimitri Medvedev yerine ise Yalçın Karadeniz yazmak oldu.

Artık olayı çözmüştüm… Teorim yerli yerine oturmuştu. Demirören, kendi Medvedev’ini bulmuş ve TFF Başkanlığı sonrasını da garanti altına almıştı!

                                                                           ***

Aslında bu iki ismin oldukça benzer yanları var;

İkisi de yönettikleri kurumu dünyada söz sahibi yapmaya uğraştı.

Putin, Kevin Costner, Sharon Stone gibi dünya starlarının katıldığı bir sürü organizasyon düzenledi. Hatta bunlarda bizzat kendisi şarkı söyledi. Yaptığı ekstrem sporlarla bütün dünyada haberlere konu oldu, hala da olmaya devam ediyor.

Demirören ise dünyaca ünlü yıldızları bir bir Beşiktaş’a transfer etti. Hatta bazılarını oynatamama pahasına (Lamar Odom).

Biri, dünyanın bir numaralı gaz ihracatçısı devletinin başında, diğeri, dev bir gaz şirketinin sahibi. Yani ikisi de “gazla” yakın ilişkili.

Zorlasak başka benzerlikler de bulabiliriz ama uzatmaya gerek yok, sonuca gelelim.

Sonuca baktığımızda, ikisinin başarı tabloları maalesef aynı değil. Biri ülkesini iflasın eşiğinden döndürdü ve Dünya’da yeniden söz sahibi yaptı. Diğeri ise yönettiği kulübün ismini kelime olarak dünyada duyurdu belki ama başarı gelmediği gibi kulüp mali açıdan iflasın eşiğine geldi. Kulübü kendisine borçlandırmasıyla da tarihe geçti.

                                                                            ***


“Putin versus Demirören”i her şekilde Putin kazanır ancak Beşiktaş’ın bu gidişat ve zihniyetle kazanması gerçekten çok zor.

Emanetçilerin ve gölgelerin değil çok sesliliğin ve demokrasinin kazanması dileğiyle, hayırlı kongreler.





9 Mart 2012 Cuma

Bugün Beşiktaş için ne yaptın?



Lütfen kimse umut dağıtmaya kalkmasın! Beşiktaş, şarjöründeki son mermiyi de havaya sıktı, yani bu
sezon her şey için çok geç artık…

                              ***

Trabzonspor maçından sonra özellikle yazmadım. Atletico maçını bekledim. Ama artık kaniyim. Carlos
Carvalhal’a olan bütün güvenim, sempatim İspanya’nın başkentinde yerle yeksan oldu.

Yani Carlos hoca, bendeki son kredisini dün akşam bitirdi.

Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir teknik direktör Veli Kavlak isimli oyuncuyu sol bek oynatmaz. Olmaz,
vallahi olmaz bakın stoper bile olur, sol bek olmaz. Eğer birisi bunun olduğunu düşünüyorsa o kişi
Beşiktaş’ın hocası olamaz!

Trabzonspor maçında Sidnei’e 90 dakika katlanışı, limitleri zorlamıştı. Ama artık bu çok fazla oldu ve
çok da pahalı…

Bu maç Siyah-beyazlıların bu sezon başarılı bir iş yapmak için son şansıydı belki de, ama çarçur oldu
gitti.

Hiç kimse demesin bana bu işin daha İstanbul’u var diye. Bu anlayışın, bu düşük mücadele gücünün,
bu iştahsızlığın Atletico Madrid’i yenmesi en hafif ifadeyle, mucize…

Quaresma

Bütün Türk futbolseverler Beşiktaş’ın “gücüne güç katmaya geldik” tezahüratını çok beğendiler.
Gerçekten çok anlamlı bir tezahürat ne diyor orada Beşiktaşlılar?

“formanda ter olmaya geldik”

Neyi merak ettim biliyor musunuz?

“Quaresma namı diğer Q7’nin formasında oynadığı(!) 45 dk. Sonunda ter var mıydı?”

Kötü sonuç alınır, maçlar kaybedilir, şampiyonluklar kaybedilir… Asıl mesele ise 90 dk. canını dişine
takıp mücadele etmektir. İşte o zaman herkesin içi rahat olur. Taraftar belki yine “yensen de yenilsen
de” diyor ama o zaman daha içinden gelerek söyler.

                                                                         ***

Acil eylem planı

Tabi her şeyden önce güçlü bir yönetim kurulu şart. Dikkat edin güçlü başkan demiyorum. Her biri bir
başkan gücünde bir yönetim kuruluna ihtiyaç var. Adı en fazla geçen isim olan Serdal Adalı’nın bunu
oluşturmaya çalıştığını da söyleyebilirim.

Yepyeni bir anlayışa muhtaç Siyah-beyazlılar, yapılacaklar şova değil geleceğe dönük olmalı.

Kadroya gelince, kimse kusura bakmasın; Almeida talip varsa hemen, Quaresma sezon sonu satılsın,
Simao 5 dk. tutulmasın ama Fernandes'e dokunulmasın! Çünkü Beşiktaş’ın bu darboğazda Fernandes

ayarında bir oyuncu bulması gerçekten zor.

Oyun okuma acizi, kadro kurma fakiri Carlos Carvalhal’le ise sezon sonu yollar ayrılsın. Hatta ben yönetici olsam Madrid-Braga arası yakın, THY’den bir bilet almayı bile düşünürdüm.