30 Nisan 2012 Pazartesi

İleri Futboloji


Adı dışında pek bir süperliğini göremediğimiz Spor Toto Süper Final’de hiç de “süper” olmayan maçlar izlemeye devam ediyoruz.

Dün akşam hadi neyse, Fenerbahçe-Beşiktaş arasında belli bir çekişme ve genel olarak yüksek gerilimli bir maç izledik. Cumartesi oynanan Trabzonspor-Galatasaray maçında ise havlu atmış bir boksörle altın kemere emin adımlarla giden şampiyon bir boksörün sıkıcı ve de sonucu belli mücadelesi vardı.

Bence bundan sonra diğer maçlar hiç oynanmasın, direkt Fenerbahçe-Galatasaray finali ile bu işi nihayete erdirelim. Yoksa derbiler her gün yenen ıslak hamburger gibi artık zevk vermemeye başlayacak. 3 Temmuz’dan beri zaten keyif almakta zorlandığımız futbolumuzun daha da çekilmez hale gelmesi, beni sinir stres sahibi yapıyor. Gün geçtikçe yitirdiğimiz güzelliklere üzülüyorum.

Amacınız bir ülkede futbolu bitirmekse inanın Türk Futbolunu yönetenleri örnek almanız yeterlidir. Futbol yöneticilerimiz, farkında olmadan insanlar üzerinde psikolojik operasyon yapıyorlar. Üzerlerinde durdukları platformu ayakta tutanları bir bir oradan uzaklaştırıyorlar ve en kötüsü bunun  farkında değiller.

Lütfen, rica ediyorum, “play-of, süper final” artık adı her neyse bir daha olmasın.

                                                                           ***

“Peter Hill-Wood” ismi, gugıl’da aratmadan size bir şey ifade etmiyorsa bendensiniz. Ama eminim İlhan desem Cavcav’ı  hemen yapıştırırsınız.

İşte bizde böyledir, bizde başkanlar vardır. Devre arası soyunma odasına girip oyuncu değiştiren başkanlar!
“Peter Hill-Wood” İngiliz devi Arsenal’in başkanı, hem de 1982’den bu yana bu görevi yürütüyor. Hatta ailesi üç kuşaktır Arsenal kulübüne başkanlık düzeyinde hizmet ediyor. Yer İngiltere olunca ise herkes önce Arsene Wenger’i bilir. Çünkü futbolu bilen teknik adamlardır, iş adamları değil!

Örneğin; Fenerbahçe’de her başarının mimarı tartışmasız Aziz Yıldırım’dır. Elbette Yıldırım’ın katkısı büyüktür ancak ismi, mesela Daum’un önüne geçmemelidir. Çünkü takımı şampiyon yapan Daum’dur.
Geçtiğimiz haftalarda LigTV’de bu minvalde güzel bir yayın yapıldı. Süper Lig’in ilk dört takımının birbirinden değerli hocaları yan yana oturup “futbol” konuştular. Bizler de izlerken keyiften dört köşe olduk. Fatih Terim, Şenol Güneş, Aykut Kocaman ve Tayfur Havutçu…

Bu, normalleşmedir, olması gerekendir.

“önce hocalar, sonra başkanlar”

Hani Başbakan Erdoğan “ileri demokrasi” diyor ya, işte bu da “ileri futboloji”. Futbol ancak böyle ilerler, yazının ilk bölümündeki gibi değil.



18 Nisan 2012 Çarşamba

Eksi 22 puan



22 puanlık farkı hakemlere bağlamak 22 puan fark atan takıma haksızlık olur. Kendi açınızdan baktığınızda ise kendinizi kandırmış olursunuz.

Ama…

Hemen hatırlayalım ve hesaplayalım:

Ligin ilk yarısı, yer İnönü Stadı Beşiktaş-Galatasaray maçı, hakem Cüneyt çakır. Maç 0-0 sona eriyor ancak Beşiktaş’ın verilmeyen bir golü var. Futbol kamuoyunun geneli golün öncesindeki pozisyonun faul olmadığı görüşünde yani gol nizami.

Gelelim ligin ikinci yarısına, bu sefer stat TT Arena, hakem Fırat Aydınus. Galatasaray Beşiktaş’ı ağırlıyor. Maç 3-2 bitiyor. Bana ve Markus Merk’e göre GS’nin ikinci golü ofsayt. Ofsaytta olan Melo değil Necati. Hadi diyelim bu tartışmalı, peki üçüncü gol? O golde ise yine futbol kamuoyunun yoğun bir mutabakatı var. Golde faul var, yani gol nizami değil. Etti mi iki?

Üçüncü ve son maçımız ise bütün şahaneliğiyle(!) Süper Final’den, yani iki takım arasında oynanan son maçtan, bu sefer hakemimiz Hüseyin Göçek.  Maç hepinizin bildiği gibi 0-2 Galatasaray’ın üstünlüğe sona erdi ve yine hepinizin bildiği gibi ilk gol buz gibi ofsayttı. Bana göre 4, genel kanıya göre ise 3 tartışmalı gol var ortada.

Hemen bunun bana göre olan hesabını yapıyorum.

Eğer kurallar işleseydi, hakemler gözünü dört açabilseydi, ligdeki iki maçta da Beşiktaş galip geliyordu. Bu Beşiktaş’a artı 5 puan,  Galatasaray’a ise eksi 4 puan yapar. 22 puanlık fark birden düşüverir 13’e. Bu da Süper Final’e 6 buçuktan 7 puancık bir farkla girilmesi anlamına gelir.

Biliyorum sizi hesaba boğdum ama devam ediyorum. Geliyorum son maça, o ofsayt olan ilk gol verilmeseydi maçın şeklinin nasıl değişeceğini bilemiyoruz. Ona da siz bir tahminde bulunun.

Tabi bu durumun diğer takımları nasıl etkileyeceğinin hesabına ve de bu tür hataların başka kimlerin nasıl canını yaktığına girmiyorum bile.

                                                                            ***

Sözün özeti sevgili futbolseverler bir puancık, bir maççık, bir düdükçük demeyin! Kaderler değişir, hayatlar kararır ya da yeşerir…

Size de bir çift sözüm var ey hakemler, asın o düdüklerinizi asın!

Not: Yazdıklarımdan kimse Galatasaray’ın hakemlerle buraya geldiğini iddia ettiğimi filan zannetmesin. Galatasaray bu yılki oyunuyla bence şampiyonluğu hak etmiştir. Ancak yukarıdakiler keşke yaşanmasaydı.