“Futbol, 22 kişinin 90 dakika boyunca mücadele ettiği ve
sonunda Almanların kazandığı bir oyundur.”
Bu söz hepimizin bildiği gibi futbolun mucidi olan
İngilizlerin efsane milli futbolcularından Gary Lineker tarafından
söylenmiştir. Ama ben bu tür sözlerde söyleyenden çok söyletene bakarım.
***
Ülkemizin katılamadığı uluslar arası turnuvalarda,
genelde yakınlık kurabildiğimiz birilerini tutarız. Futbolumuzda ne yazık ki, henüz
bir standart oturtamadığımız için daha çok birileriyle yakınlık kurup onları
desteklemeye devam edeceğiz gibi görünüyor.
Bir önceki şampiyonada yarı final oynayıp Euro 2012’ye katılamamak;
kazandığımız ilk 4 statüsünü de tesadüfi bir konuma getiriyor.
Hiçbirimizin beğenmediği Yunanistan’ın bile bir ekolü
olduğundan söz edebiliriz. Futbolu katleden bir ekol de olsa, mantığı oynamak
değil oyun bozmak da olsa var. Alman panzeri Otto Rehagel gidip bir Portekizli
olan Fernando Santos bile gelse sistemde sadece ufak değişiklikler oluyor.
Sonuçta Yunanistan çeyrek final oynama başarısını gösteriyor.
Ancak “ekol” dendi mi benim aklıma ilk önce “Almanya” gelir.
Kuşaklar geçer, futbolcular/hocalar değişir ama sonuç değişmez. Almanya hep
vardır, Almanya hep tehlikelidir, Almanya hep favoridir; hem de İspanya’nın son
yıllardaki hegemonyasına son verebilecek yegane favori.
İspanya kaybetmelidir, çünkü “hegemonya” sevmediğimiz bir
kelimedir!
Bizdeki Almanya sempatisini uyandıran en temel unsur ise, bu
kusursuz düzendeki en güzel parçanın bizden biri olmasıdır (Mesut Özil).
Birilieri çıkıp Almanya’ya “ama estetikten uzak” eleştirisi
getirebilir. Buna da katılamıyorum. Çünkü muhtemelen o kişiler, estetiği, Messi
ya da Ronaldo ile bilemedin biraz geriye gidip Zidane’la filan açıklamaya
çalışacaklardır. Hayır, estetik, sadece bazı oyuncuların öne çıkması değil,
yerden biraz yükselir oradan manzaraya bakarsanız, kusursuz işleyen bir takım
da pekala estetik görünebilir.
***
Her ne kadar ispanya’nın başında Real Madrid’in eski hocası
da olsa, oynanan oyun Barcelona’nınkidir.
Kafa karıştıran, göz kamaştıran pas trafiği sizi sarhoş edebilir. Ancak
burada bir sorun vardır; o da Barcelona puzzle’ının en güzide parçasının
İspanya’nın değil Arjantin’in malı olmasıdır. Oradan oraya dönen topa son
hamleyi yapma meziyeti Messi hizmetine mahsustur.
Bu bahsettiğim hayati bir eksik olmasa da Almanya karşısında
sırıtacak bir eksikliktir, hele hele David Villa yokluğunda.
O yüzden diyorum ki, İspanya Portekiz’i de geçer ama finalde
yine Gary Lineker haklı çıkar, tabi ben de…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder